NEZAKET DE BULAŞICIDIR

Yan masada oturan iki kişi tartışıyor. Sözlerine ister istemez kulak misafiri oluyorum, arkadaş olduklarını anlıyorum konuşmalarından. Sesler yükseldikçe daha çok işitiyorum. Sözde kullandıkları kelimeler amiyane değil. Hatta inanılmaz derecede düzgün cümleler kurarak tartışıyorlar. Öfke tamamen kuşatmış her ikisini de. Nerede olduklarını unutup perde perde yükselen seslerden birbirlerini sırlarıyla tehdit ettiklerini anlıyorum. Geçmişte ne yaşadıklarını ne kadar içli dışlı olduklarını unutmuş olmalılar ki acımasız sözler sarf etmeye devam ediyor ve uzattıkça uzatıyorlar. 
Onlar tartıştıkça gözlerim dalıyor. Daha az işitmek için çabalıyorum. İnsanlara şaşırmayalı uzun zaman oluyor kendimce. İnsanoğlu bu, herkesle her şey yaşanabilir. Bir insanın yapabildiğini tüm insanlar yapabilir düşüncesiyle, çocukluğumdan bugüne arkadaşlarımla yaşadığım olumsuzlukları düşünüyorum.
İnsanoğlunda var olan olumsuz ruh halleri; duygular, zaman içerisinde değişen düşünceler, pişmanlıklar, geri dönülmez yollar, dil yaraları... Bugün benimle ilgisi olmayan bu tartışma bir taraftan da ne kadar benimle ilgili. İnsan duyguları birbirine ne çok benziyor. Öfke, kontrolden çıkma, ego, insanı kötü duruma düşüren ruh halleri. 
Kullanılan kelimeler hakaret içermese de yüreklerinin en derinlerine hançer saplayacak şiddette. Bir an için o sesleri dinlemeyi bırakıp onları bu durumdan vazgeçirmek için bir şeyler yapmak geçti içimden, hiç faydası olmayacağını bile bile. Kararsız onlara doğru dönüp baktım, beden dili okumaya çalıştım. Kendimce analiz etmeye çalışarak onlara doğru döndüm. Ne çevrenin ne de benim farkında değillerdi. Biri konuşurken sözcükleri hızlı hızlı sıralıyor, ağzında yetiştiremiyor, yüzü kızarıyor başını sağa sola oynatarak el kol hareketleriyle saldırgan bir tavır sergiliyor, karşısındakini yıldırmaya çalışıyor. Kullandığı sözcükler zekice ve iyi eğitimli olduğu belli oluyor, ancak eğer kendini daha sonra bir videoda izlemiş olsa kesinlikle kendinden dahi hoşnut olamayacak kadar gergin ve kaba. Tehditkâr cümlelerle korku vermeye çalışıyor. 
Diğerinin yüz ifadesi daha sakin, sesi de daha az çıkıyor, ancak onun da söyledikleri karşısındakini incitecek ve kıracak tarzda olmalı ki sakinliği bir işe yaramıyor. İnsanlar nasıl, neden bu durumlara gelebiliyor?
Psikologlarda aylar sonrasına verilen randevulara bakılacak olursa bu kadar uzun sıralardan toplum olarak iletişimde çok kötü durumlarda olduğumuzu anlıyoruz. Oysa, “insan, insana çare olmalı” der eskiler. Eskilerin muhabbetleri, birbirlerine yardımları, dertleriyle dertlenmeleri, nezaket, samimiyet, sevgi, saygı gibi değerlerimizi biz ne uğruna yitirdik bilemiyorum ancak toplum olarak hastalanıyoruz ve buna dur diyemiyoruz. Bizler bu haldeyken gelecek nesil için bu anlamda umutlu sözler söylemeyi dilerdim. 
Nezaketi yalnızca kötü, küfürlü bir sözcük olarak algılamamalıyız. İşte şurada karşımda tek bir kötü kelime kullanmadan birbirini inciten iki insan örneğindeki gibi kibar cümlelerle birbirini hançerlemek de nezaketsizlik değil mi?
Nezaket nedir? İnsanın insana verdiği değer, kıymet mi? Yoksa süslü samimiyetsiz sözcükler mi?
Kişi sadece kendini düşündüğü çıkarlarının peşinden koştuğu, egosunu öne çıkardığı ölçüde nezaketten uzaklaşır. Esasında toplum olarak asıl sorunumuz bu değil mi? Bize ve karşımızdaki insanlara zarar verebilecek duygularımızı frenleyebilmek.
Dünyayı iyileştirmeyi başaramayabiliriz, ancak hiç değilse insanları incitmeyebiliriz. Çok basit ve pratik bir yöntem sabırla ve umutla davranışlarımıza daha fazla nezaket katabiliriz. Bunu yaparken fayda sağlayacağına inanarak.
Özümüze döndüğümüzde tam da orada sevgi, saygı hoşgörü, huzur, kardeşlik özlemiyle iyileşmeyi başaracağız. Çünkü nezaket de bulaşıcıdır.

BELEDİYELER

EKONOMİ