Sıkıcı ve rutin bir günün sabahında hiçbir mucize beklemeden otobüsle ilerlerken, bir koku bütün rutini bozup beni şaşkına çevirdi.
Neydi Allah’ım bu koku? Neredeydi? Nereden hatırlıyorum şimdi ben bunu? Olur şey değil… Düşündüm düşündüm bulamadım. Çok mu önemli? Hayır… İyi ama neden, neden beni bu kadar rahatsız etti? Şaşırttı mı? Üzdü mü? Sevindirdi mi? Anlayamadığım duygu sarmalında çırpınıp durdum.
Beynimiz çok enteresan bir organ gerçekten hem bütün organları yönetiyor hem de içerisinde tüm duyu organlarımızın verilerini depoluyor. Koku da bunlardan biri. Özellikle çocukluk döneminde, gençlik döneminde ya da duygularımızı çok yoğun yaşadığımız herhangi bir dönemde, an da duyumsadığımız kokuları unutamıyoruz. Hiç beklemediğimiz bir anda çıkıp geliyor ve bizi taa can evinden vuruyor bazen.
Hafızamızda bazı kokular vardır; üzerinden milyon yıl geçse unutamayız. Bazılarını da hatırlamak için can atarız da bir türlü hatırlayamayız. İşte hafızamız bize böyle oyunlar oynayabilir. Gizemlidir koku hafızası nerde ne yapacağı belli olmaz. Sürprizlidir.
Çocukluğumda, babam uzak yerlere giderdi iş yüzünden. Kardeşlerimle çok özlerdik, gelmesini beklerdik, sürekli gözümüz yollarda olurdu. O eve geldiğinde, uyuyor olsak bile kokusunu hissederdim. “Babam kokuyor o geldi” derdim. Bu duygumu bana hatırlatan, yine yıllar sonra babasını çok özleyen oğlum olmuştu. Uzun zaman eşimin çalışma saatleri yüzünden babasıyla evde karşılaşamayan küçük oğlum, bir sabah uyandığında odasından çıkarken koridorda durmuş ve “babam mı geldi? burası babam kokuyor” dediğinde, yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğuna dönüşmüş ve oğlumun özlemini derinden hissetmiştim. Sonrasında eşimle konuşup bu duruma çözüm aramıştık.
Birkaç yıl önce bir arkadaşımla pazarda dolaşırken, yanımdan geçen bir bayanın kokusu bana şu sözleri söyletti “Tokolon koktu” arkadaşımla birlikte kahkahalarla güldük. Ben hiçbir zaman o markayı kullanmadım. Muhtemelen çocukluğumda ablalarım ya da annemin kullandığı bir markaydı Tokolon. Artık nasıl bir koku hafızasıyla birleştiyse bana o ismi söyletti. Zira o marka bildiğim kadarıyla artık yok. Geçenlerde eski dergileri karıştırırken karşıma reklamı çıkınca, yeniden gördüm de kendimce teyit ettim.
Koku hafızası bizi bir yerden alıp başka yerlere götürecek kadar güçlüdür. Bir dönemden başka bir zamana farkında olmadan geçiveririz.
Taze ekmek kokusu, yeni demlenmiş çay kokusu, bebek kokusu, ilk yağmurda ıslanan toprak kokusu, sobada yanan odun kokusu, biçilmiş çimen kokusu, yosun kokusu…
O anlarda yaşadığımız mutluluklar, hafızamızın bilerek kaydettiği o güçlü duyguları yeniden yeniden yaşamak için zorlarız.
Adeta bir tarihtir. Tekerrür etmesini dilediğimiz. O hisler de bizim tarihimiz ve arşivimiz.
Eski bir resme bakarken hissettiğimiz duygular gibi ve hatta daha güçlü belki de.
İnsan yaşamı boyunca mutluluğun peşinden koşar da bazen çok basit, küçücük bir an yeter bunun için. Koku tarihimiz eşsiz mutluluklar tarihimiz olsun.
SON YAZILAR